Neels Castillon, Parisli bir yönetmen. Videonun çekim sürecini şöyle anlatıyor: ” Görüntü yönetmenimle bir reklam için çekim yapıyorduk. Güneşin battığı esnada helikopteri beklerken birden binlerce ve binlerce kuş geldi ve bu harika dansı gökyüzünde yapmaya başladı. Harikaydı… İşimizi unuttuk ve bu küçük şiir parçasını çektik.”
Yapım: Neels CASTILLON
Görüntü Yönetmeni: Mathias Touzeris
Müzik: Hand-made – Alt J
Yer: Marsilya, Fransa
İzmir’in bir aylık hava durumuna bakınca, yağmur şarkılarından oluşan bir liste yapalım dedik..
Creedence Clearwater Revival – Have You Ever Seen The Rain
The Doors – Riders On The Storm
Her Şey Sende Gizli
Yerin seni çektiği kadar ağırsın,
Kanatların çırpındığı kadar hafif..
Kalbinin attığı kadar canlısın,
Gözlerinin uzağı gördüğü kadar genç...
Sevdiklerin kadar iyisin, Nefret ettiklerin kadar kötü..
Ne renk olursa olsun kaşın gözün,
Karşındakinin gördüğüdür rengin..
Yaşadıklarını kar sayma:
Yaşadığın kadar yakınsın sonuna; ne kadar yaşarsan yaşa,
Sevdiğin kadardır ömrün..
Gülebildiğin kadar mutlusun.
Üzülme bil ki ağladığın kadar güleceksin
Sakın bitti sanma her şeyi,
Sevdiğin kadar sevileceksin.
Güneşin doğuşundadır doğanın sana verdiği değer
Ve karşındakine değer verdiğin kadar inansın.
Bir gün yalan söyleyeceksen eğer;
Bırak karşındaki sana güvendiği kadar inansın.
Ay ışığındadır sevgiliye duyulan hasret,
Ve sevgiline hasret kaldığın kadar ona yakınsın.
Unutma yağmurun yağdığı kadar ıslaksın,
Güneşin seni ısıttığı kadar sıcak.
Kendini yalnız hissetiğin kadar yalnızsın
Ve güçlü hissettiğin kadar güçlü.
Kendini güzel hissettiğin kadar güzelsin..
İşte budur hayat!
İşte budur yaşamak,
Bunu hatırladığın kadar yaşarsın
Bunu unuttuğunda aldığın her nefes kadar üşürsün
Ve karşındakini unuttuğun kadar çabuk unutulursun
Çiçek sulandığı kadar güzeldir,
Kuşlar ötebildiği kadar sevimli,
Bebek ağladığı kadar bebektir.
Ve herşeyi öğrendiğin kadar bilirsin bunu da öğren,
Sevdiğin kadar sevilirsin...
Can Yücel
Patty Ascher – Raindrops Keep Falling On My Head
Eric Clapton – River Of Tears (Live)
Tom Waits – Rain Dogs
Gök gürültüsünden korkup,
Yamacıma sokulan sevgilime,
Sarıl bana, sarıl sarıl, öp öp öp beni dedim.
Baksana allah yıldırımlarla resmimizi çekiyor.
Can Yücel
Morphine – You Look Like Rain
Singing In The Rain performed by Gene Kelly
Yağmur olsan binlerce damla arasından bulur tutardım seni.
Çünkü korkarım; toprak aldığını vermiyor geri
Cemal Süreya
Guns N’ Roses – November Rain
Anima – Yağmurla Gelen
Buluşmak Üzere
Diyelim yağmura tutuldun bir gün
Bardaktan boşanırcasına yağıyor mübarek
Öbür yanda güneş kendi keyfinde
Ne de olsa yaz yağmuru
Pırıl pırıl düşüyor damlalar
Eteklerin uça uça bir koşudur kopardın
Dar attın kendini karşı evin sundurmasına
İşte o evin kapısında bulacaksın beni
Can Yücel
Murat Köseoğlu – Yine Yağmurlar Yağıyor Duygularıma
Creed – Rain
Travis – Why Does It Always Rain On Me
Ahmed Arif - Yağmur
Dışarıda bir yağmur serin ve ince
Üşür sokaklarda evsiz kediler
Bir ölüm yalnızlığı bende her gece
Siyaha bürünür mechul sevgiler
Dışarıda bir yağmur serin ve ince
Bir sevda türküsü söyler karanlık
Evlerde ışıklar söner sessizce
Kapımda belirir o an yalnızlık
Dışarıda bir yağmur serin ve ince
Kimsesiz caddeleri taşır içime
Her köşe başında bir hayal bekler
Zifiri bir korku salar içime
Dışarıda bir yağmur serin ve ince
Saçlarımı dağıtır bir deli rüzgar
Ta arşa yükselir ayak seslerim
Gönlümü harman eder gizli günahlar
Dışarıda bir yağmur çılgın ve ince
Secdeya kapanır çıplak ağaçlar
Koşmaktan, yorulmaktan sızlar her yerim
Düzlüklere inat uzar bende yokuşlar
Leonard Cohen – Famous Blue Raincoat
Mazhar Alanson – Bir sonsuz yağmur yağsa
Gökhan Kırdar – Yağmur
Murathan Mungan - Yağmur Taneleri
Damla düştü toprağa cemre misali
En büyüleyici pırıltısıyla dün akşam,
Mis gibi kokusuyla büyüleyen etrafı
Eksikliğini hissettiğimiz ama söyleyemediğimiz,
Tek tek ama beraberce kardeşcesine Göl gibi derler ya işte öyle durgun ve sessiz Üzüntülülerini paylaşırlar sevinçleri paylaştıkları gibi , Lisanlarıyla sevgiden bahsederler hep Esintisinde bir samyelinin bir ömür boyu, Rahatlatıyor tüm sevgiye muhtaçları şu yağmur taneleri
Joan Baez Bob Dylan A Hard Rain’s A-Gonna Fall
Bertuğ Cemil – Yağmur
Yağmuru seven, bir fincan kahveyle hafif müzik eşliğinde yağmuru izleyen, yağmur yağdığında mutlu olan herkese keyifli dinlemeler 🙂
Bu grubu ilk duyduğumda, bir kadının sesi, bir erkeğin sesiyle ancak bu kadar uyumlu olabilir diye düşünmüştüm. Kendi eserlerinin yanı sıra pek çok sanatçının şarkısını, birbirinin gözlerinin içine baka baka, dans ede ede akustik olarak coverlayan The Civil Wars, Joy Williams ve John Paul White, 2008 yılında Nashville’de bir müzik stüdyosunda şarkı yazmak için bir araya geldikten kısa süre sonra kurulmuş. İlk albümleri Barton Hollow’u da Ocak 2011’de çıkarmışlar.
Bir tane de Leonard Cohen cover’ı koyayım da tam olsun 🙂
Dance Me to the End of Love // The Civil Wars // Live from London
1998 yılında kurulan Belçikalı hard rock, blues rock grubu Triggerfinger’in muhteşem bir cover uyarlamasını denk geldik geçen gün. Şarkıyı ilk Lykke Li’den dinlemiştik. Ancak bazı coverlar şarkıyı yüceltiyor. Karizmatik Ruben Block ıslığıyla başlayan, bardaktan çıkartılan muhteşem tınılarla desteklenen bu yorum oldukça başarılı olmuş.
I Follow Rivers / Orjinal sözleri ve Türkçe Çevirisiyle birlikte
oh i beg you: can i follow? / Oh sana yalvarıyorum takip edeyim ?
oh i ask you: why not always? / Oh soruyorum sana neden olmaz herzaman?
be the ocean, where i unravel, / Okyanus ol, çözüldüğüm yerde
be my only, be the water where i’m wading. / benim ol, sığ olduğum suda ol
you’re my river running high, / sen benim yükselen nehrimsin,
run deep, run wild. / daha derin daha vahşi
i i follow, i follow you / ben ben takip ediyorum, takip ediyorum seni
deep sea baby, i follow you / deniz derin bebeğim, seni takip ediyorum
i i follow, i follow you / ben ben takip ediyorum, takip ediyorum seni
dark doom honey, i follow you / / kötü kader balım, seni takip ediyorum
Ruben Block
Heed a message, I`m the runner / Mesajımı dikkate alın, ben bir çığırtkanım.
He`s the rebel, I`m the daughter waiting for you / O bir isyancı, bense seni bekleyen kızım.
you’re my river running high, / sen benim yükselen nehrimsin,
run deep, run wild. / daha derin daha vahşi
i i follow, i follow you / ben ben takip ediyorum, takip ediyorum seni
deep sea baby, i follow you / deniz derin bebeğim, seni takip ediyorum
i i follow, i follow you / ben ben takip ediyorum, takip ediyorum seni
dark doom honey, i follow you / / kötü kader balım, seni takip ediyorum
you’re my river running high, / sen benim yükselen nehrimsin,
run deep, run wild. / daha derin daha vahşi
Grubun Studio Brussel’deki canlı performans videosu da burada Triggerfinger – I Follow Rivers (Studio Brussel live)
Conal Fowkes – Let’s Do It (Let’s Fall In Love) – Midnight In Paris OST
Sizce tarihin “Altın Çağ”ı ne zamandı? 80’ler mi, 20’ler mi? Yoksa siz de 1920’lere mi aşıksınız yoksa Rönesans mıydı en güzel zamanlar? Sanat, sosyal hayat, gelişmeler derken…
80′ kuşağına mensup biri olarak bence devletler, teknolojik gelişmeler, moda ve daha bir çok konuda en inanılmaz olayların çakışmasının talihsizliğini yaşıyoruz hala ve bu daha nerelere gidecek, merak ediyorum. Ama hani bir tarih dönemi seç Altın Çağ için deseniz, uzun süre düşünmem gerekir sanıyorum. Sık sık “Bugünkü aklımla üniversite yıllarıma yeniden dönmek istiyorum” diyen biri olarak Murat hocanın (Ankara İleşitim, Murat Güvenir) sözünü bir kez daha tekrarlıyoruz ve: Olaylar, geliştikleri tarihler dahilinde değerlendirilmelidir, diyoruz. Yani, bugünden bakınca geçmiş güzel de, içinde yaşarken de öyle mi diyordu acaba insanlar?
Buralara nerden geldik diyeceksiniz ama dün akşam güzel birşey oldu. Bir-iki gün önce To Rome With Love filminin müziğini paylaşırken en kısa zamanda Midnight in Paris’i izlemek istediğimi yazmıştım. Hatta edinmek üzere girişimlerde bile bulmuşken, sağ olsun Teledünya bana dün akşam filmi hediye etti. Hani Allah’tan başka şey istesem olurmuş durumu vardır ya, tam olarak o yani.
Barselona ve Roma’nın ardından bu kez Paris sokakları, kafeleri ve gökyüzü altında geçen bir şekerlik içinde, günümüze dair sağlam mı sağlam bir eleştiri ve kafamızdaki “Altın Çağ” üzerine bol bol düşünme gereği hissettiren filmi izlemenizi artık kesinlikle tavsiye ederim. Günümüzün sığ entellektüalitesinin değerlendirilmesindeki zekiliği, detaylarındaki inceliği, naifliği ve tüm bunları insanı mutlu eden bir dil ile yapabilmesindeki başarısı ile ben yine çok sevdim bu Woody Allen filmini. Müzikleri To Rome With Love kadar etkileyici ve çeşitli olmasa da yerli yerindelik konusunda tabii ki hiçbir sıkıntısı yoktu. Ancak, Ernest Hemingway’den Pablo Picasso’ya, Dali’den Zelda ve Scott Fitzgerald’ve Gertrude Stein’a uzanan zenginliğinde Owen Wilson, Rachel McAdams, Marion Cotillard, Kathy Bates, Carla Bruni, Adrien Brody ve Michael Sheen’i izlemek çok şaşırtıcıydı.
2012 yılının hem Akademi, En İyi Senaryo Oscar’ını hem de Altın Küre’sini almış ve Oscar’a En İyi Film, En İyi Yönetmen ve En İyi Sanat Yönetmeni dallarında aday olmuş filmi izlenenler/izleneceklerlistesine bir an önce eklenmeli.
Az kaldı di mi Red Hot Chili Peppers konserine 🙂 Santralistanbul’da 8 Eylül’de coşacak bir grup şanslı insan biliyorum. Kılı kırk yarıp para biriktirip konsere gitmeye hazırlanan, fuarda bileğine balon bağlanmış gibi mutlu koca koca bebekler… Haklısınız, ne deseniz haklısınız. Pop dünyası abuk sabuk isimler ile yıkılırken ve bizim yarım akıllı yeni yetmelerimiz kimin neresine bakacağını şaşırmışken Red Hot Chili Peppers’ın “Türkiye’ye gelmesi en çok istenen grup” olması ne mutlu değil mi?
2000 yılı MTV Video Müzik Ödülleri’nde yılın “En İyi Yönetmen” ve “En İyi Sanat Yönetmeni” ödüllerini alan videosu Californication benim en sevdiğim şarkılarından biri. Gerçi bu albüme gelene kadar grubun başına gelmeyen kalmamış. Bilgi tazelemek adına şöyle bir vikipedi karıştırayım dedim de… Grubu kuran, dağılan, uyuşturucuya bulaşan, milleti yarı yolda bırakan, terk eden ve geri dönen isimleri arka arkaya yazmaya mecalim yetmedi. Merak ederseniz bir zahmet bakıverin artık.
Konsere gidebilecek olanlara şimdiden iyi eğlenceler