RSS

Pazartesi sendromu, Denizli şarabıyla romantik komedi tadında

11 Kas

Dün gece klasik bir pazar gecesi yapalım dedik ve yine önce balkon sefası sonra da film keyfi diye Emin’in yolunu tuttuk. Balkon sefası tamam, yemekler eyvallah da film konusunda kapris kapris üstüne. “Pazar akşamı acıklı film olmaz, sonu iyi bitsin. Aksiyon istemem, zaten yarın pazartesi sendromunda aksiyonun Allahını yaşayacağız. Komikli olsun, romantikli olsun, o olsun, bu olsun…” diye adamın başını yedikten sonra, aperatif olarak Haybeden Gerçeküstü Aşk’ı aldık ve bi güzel gevşedik. Ardından yemekler hazır olunca sıra esas filme geldi ve tongaya basmak istemeyen her loser’ın eski sevgiliye bir süreliğine geri dönüşü gibi “Nothing Hill” dedik. Oyunculara bakarsan hem kızlar mutlu hem erkekler. (Ay kızlı erkekli oturmuşuz da farketmemişiz bile bak!) Konu desen, herkese hitap! Filmin de amma müzikleri varmış, her biri ayrı bir harika. “Yarın mutlaka birşeyler yazalım Mikro’ya” dedik Silverland’le ama o kadar Denizli ev şarabından sonra topla kafayı toplayabilirsen..

Silverland:
“Film isimlerini Türkçeye çevirme efsanelerinden “Aşk Engel Tanımaz” yani aslen “Nothing Hill” filmini bilmem kaçıncı seyredişimiz… Julia Roberts’ın aslında tek tek bakıldığında güzel bir kadın olmadığı ama bütününde etkileyici, küçük kız çocuğu ürkekliğinin çok şirin olduğu, Hugh Grant’ın bir çok İngiliz’e gore (Jude Law varken tanımayız tabiJ) hele de 2000’lerin başında gayet giderinin olduğu konularında her zamanki tartışmalar, fikir karşılıkları falan filan.. Ama bir sahne var ki.. Herkes orada hem fikir… Birisi zamansız gittiğinde ki onun aslında hiç zamanı olmaz… Mevsimler geçer.. Sadece “üstünden mevsimler geçer” demekle kalmayacak kadar geçer üstünüzden mevsimler.. Yağmur, çamur, rüzgar, güneş.. Dünya kendi zamanıyla döner gider.. Siz aynı mavi gömlekle, aynı hissiyatın içinde aynı ruh halini döndürmüşsünüzdür uzun bir süre.. Konuşulacak anlatılacak hiçbir yanı kalmamıştır artık, arkadaş toplantılarında bu konular foruma dönüşür.. Herkes kendi zamanını yaşar, kendi mevsimini ta ki güneş gerçekten doğana kadar…” demiş..

“the fame thing isn’t really real you know.. don’t forget, i’m also just a girl, standing in front of a boy, asking him to love her”

Benimse aklımda en çok, o terk edilip edilip yine de vazgeçemeyen adam kalmış o muhteşem mutlu sona rağmen. Çok alakasız bulacaksınız ama Çocuklar Duymasın dizisinin yıllar önce denk geldiğim bi bölümünde Haluk tarafından terk edilen Meltem’e, Haluk’un eve gelmediği akşamlarda ne hissettiğini sordu terapisti ve Meltem şu cevabı verdi: “O yokken ben en çok üşüdüm.”

Ain’t no sunshine when she’s gone…

Silverland – Diardi

 
Yorum yapın

Yazan: 11/11/2013 in Muzik

 

Etiketler: , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , ,

Yorum bırakın