RSS

Etiket arşivi: Google

Gidersin, gülüşün fotoğrafında, öfken tweetinde takılı kalır…

Google çubuğuna adını yaz ve neler çıktığına bak. Bugüne kadar kaç fotoğraf paylaştın facebook’ta? Kaç tweet attın, kimlerin nelerini like’ladın. Nelere gülen surat yaptın ya da göz kırptın. Ya yorumların? Eleştirdiklerin ya da kahkaha attıkların, esprili yanıtların falan diyorum. Tatillerini falan da koymuşsundur sen şimdi hesabına. Instagram yaptığın yemekler ya da kokteyller ile yıkılıyor olabilir. Kedin, köpeğin, kuşun… İş yerinden arkadaşlarla öğle yemekleri, en yakın arkadaşlarınla ev halleri. Hatta youtube’da videolarınız bile vardır belki hani… Şöyle bir derinine inilse anneannenin kızlık soyadının ikinci ve dördüncü harfi bile çıkabilir!michael jackson
Daha önce de yazmıştım ya Black Mirror’da tam olarak bunlarla ilgili bir bölüm vardı. Sen ölürsün ama gülerkenki yüzün Instagram’da takılı kalır, sarhoşken söylediğin şarkıdaki sesin sonra.. öfkenin kelimeleri twitter’da.. her neyse, üşenmeyin, seyredin. 
Bu şarkıyı duyunca da tam olarak bu geldi aklıma. Adam gideli ne kadar zaman oldu ama sanırsın stüdyoda albüm hazırlığında hala. Michael Jackson’dan tüm özleyenlere gelsin Love Never Felt so Good.
Diardi ​
 
1 Yorum

Yazan: 11/07/2014 in Muzik

 

Etiketler: , , , , , , , , ,

35 yaş kadını…

Bu muhabbete nerden girdik hiç sorma.. ama en son kahkahalarımızdan bahçe çınlıyordu, çalışanlar kovmasın diye kendimizi dışarı dar attık!

Google’a 35 yaş kadını yazdım ve 0,33 saniye içinde tam 13 milyon 500 bin link getirdi bana. 35 yaş kadını sen neymişsin be! Bir de dün akşam dediği gibi ekşi sözlüğe yazayım dedim.. yazmaz olsa mıydım acaba:)

“35’lik rakıya tekabül eden yaş. Yetmezse kadeh kadeh devam edilen yaş, taa ki hayatın dibi görülene kadar” yazmış soloz. Diyecek başka bir şey bulamadım kendisine, iyi saptama!yin yang

Akıllı telefonların iletişimsiz dünyada sosyal bir çevre yaratabilmek için zavallı uygulamalarından biri yüzünden telefonu zır zır bişiler diyip duruyor. “Slm.”, “Bi selam vermeyecek kadar havalı mısın!”, “Fotoğrafın çok güzelmiş!:)” 

Bak, dedi. “Bu sazan daha bebek belli, 200 metre yakınımızda bi yerlerdeymiş. Amma da cesaret var ama bir saattir yazıp duruyor! Artık eskisi gibi de değil ki.. bu uygulamarlarda adın belli, sanın belli, yaşadığın şehir belli. Artık Google’a girdin mi herşeyin dökülüveriyor önüne. Kaçacak yerimiz kalmadı! Olsun olsun da en fazla 25 bu minik. Ama cesarete bak, 35 yaşında bir kadınla birlikte olacak ya! Onun gözünde şimdi işini mesleğini eline almış, kendi evine barkına sahip, evlenmiş, beğenmemiş boşanmış, istediği hayatı yaşayan kadınım ya… Gel bi de bana sor!” dedi..

“Gel bir de bana sor”dan bir girdik, nerden çıktık bilmiyorum.
En son yine isyanlardaydı.
Eski halini özlüyordu.
O günlerdeki pervasızlığını, umursamazlığını, sorumsuzluğunu.
Belki katıla katıla gülmeyi belki can dostunun omzunda ağlamayı,
hiç tanımadığı evlerde uyanmayı, bilmediği sokaklarda ayılmayı…

“35 yaşındayım ve en çok 20 yaşımdaki halimi özlüyorum” dedi.
“Ve yine ben hiiiç farketmeden bir 15 yıl geçecek, 50 olacağım…” dedi ve döndü arkasını vapura doğru yürüdü.

Haklı mıydı, bilmiyorum.
Geçirdiğimiz 10 yıla bir 15 yıl daha eklersek, 50’yi de birlikte göreceğiz demektir!

Diardi

 
5 Yorum

Yazan: 01/08/2013 in Muzik

 

Etiketler: , , , , , , , , , , ,

Google’dan şarkı tuttum

 

“elimden bir şey gelmez” yazıp google da arama yapsam!!!!

 Elimden bir şey gelmezken, google dan bir şey gelir mi? Benden bir şey olmazken, ekrandaki bir dikdörtgene bir iki sözcük yazmak…Ondan medet ummak…

“Elimden bir şey gelmez” başlıklı bi tartışma açsam sanal forumlarda, yazsa insanlar ellerindekileri, ellerinde olmayanları, olmasını istediklerini, olsa nasıl olacaklarını ya da nasıl olacaklarını sandıklarını..

 Çok karmaşık..Dünya,aslında daha basit olmalıydı.. Olmadı..Dünyayı aslında, daha basit algılamalıydım.

 ..Cam bardakta su gibi, bi demlik çay, simit peynir gibi, uzun bir sahil yolu, ağaçlı dik bi yokuş, amaçsızca çıkılmış, kısa bir tatil, bi t-shirt bi kot gibi…düğüm olmuş bi çamaşır ipi, düğmeleri eksik bi gömlek, buruşuk çarşaf, kurumuş ekmek gibi basit..freedom

 Hafıza; acımasız bi dost. unutkanlar…Şanslılar mı, yoksa unutmak zamana verilen en büyük ceza mı?

 Zaman; ilaç mı gerçekten? Gerçek ne ola ki?? Basitlikte midir cidden bu sorunun yanıtı? İşte bak bunu yanıtlamak, “gerçekten” elimden gelmez. Ama basitlik yetmez bazen onu iyi bilirim…İnsan, uğraşmak ister dünyasıyla.. Elinden dahası gelsin ister..Bi misilleme, bi meydan okuma ister ..İnsan işte, ister..

 En uğraşılası olanı “aşk” dediğimizdir. Kiminin maraziyeti kiminin ilacı kiminin yarası…Ama en yakışanı..Kabul bulanı…Hadi bundan başlayalım;

 Bi şiir gözlü kadın, bi şiir sözlü adam lazım her insanın hikayesine..

Yeminler etmeli şimdi, hiç olmadığı kadar kederliyken, hiç olmadığı kadar yürekli olmalı…Peşinden başka kıtalara, başka evlere taşınmalı pek sevgili sevdiceğin. Gelincik tarlalarında koşturmalı, baharın peşinden koşar gibi. Kendi kendine yama yapmalı yeni bir aşkla…Aşk kapamalı eskilerden kalma açıkları, merhem olmalı sıyrıklarına..

Bi süre görmezden gelinebilir eski kırıklıklar, bir süre de olsa, hepsi gelip geçmiş, dünya masalmış gibi…Bir şarkıya kaptırıp gitmeli, sözleri bütün gün ağzında gevelemeli, anlamsız yere aklında bir nakarat, olur olmaz yerde şarkı söylemeli.

Aslında en iyisi, samimi, zarif bir Erol Evgin şarkısı dinlemeli. Eski zamanların en sade, en kırılgan, en temiz aşklarından gelmeli sözleri..Ne kadar da incelermiş demeli insanlar o zamanlar.. Ansızın yoluna, eski zaman aşıkları çıkmalı. Filiz Akın, Ayhan Işık falan. Fonda, Aşıklar Tepesi’nden Boğaziçi manzarası ya da Bayraklı’dan İzmir Körfezi, Hisar, Pier Loti kahvesi, sessiz, kimsesiz, senede bir gün gibi, mekan farkeder mi?? Boyut değiştirmelisin birdenbire, sözlerin, hareketlerin değişmeli, daha bir eski zamanlardan olmalısın..Onsuz hayat boş bir virane olmalı, tüm bir yaşam boyunca sevmeye yürekli, umutlu aştan yana durmalı, meyhaneler yetmemeli aşkının coşkusundan insana..Unutmamak üzere çöllerde dolaşan bir Mecnun gibi olmalı ki ayrılık insanı divane etmeli…En sonu isyanla bitmemeli yüreğine basa basa geçen duyguların, öfkeli sokaklara dalmamalısın, “Tanrım, ben bu dünyaya alışamadım” demekle yetinebilmelisin gözyaşlarını içine akıtarak..Bağırıp çağırmadan, ah etmeden, kötü söz söylemeden, içinde büyüttüğün çiçeklere kıymadan..Efendi gibi, acını alıp, bi kenara çekilip, kül olmalısın bi Sezen şarkısıyla. “İste, yeminler ederim aşka” demelisin, deli kızın türküsünü söylemeli saçların, dağılmalısın çünkü aşk için ölmeli, aşk o zaman aşk..Hem, aşkları da vururlar bilirsin, şarkıya şiir olur. Esas olan şu saniyedir, ne yaptıysa yapmıştır herşey affedilir, git..mesin…gelsin…bu gece gelsin, isterse yeniden gitsin, ne varsa verdiğin, alsın götürsün…bile bile her şeyin bittiğini hem de..büyü bozulur sonra..sonra vazgeçmelisin hiç tanımadığın, bilmediğin ellerinden o yarin..birgün eski aşklara selam bile gönderilebileceğini düşünüp su serpersin yüreğine..yaparsın…ne olursa olsun zamanın geçtiği bilgisidir hayat kurtaran…içten içe bilirsin..unutmak da olmasa insanın özünde..ölürsün..anne karnını bile unuttuğunu düşünürsün ki bu da unutulur, inanırsın. çünkü inanmadan yaşayamazsın tüm faniler gibi. bu da geçer…daha öncekiler gibi dersin…geçer mi? Geçer mi geçer..Farkındasındır artık, bu kızı yeniden büyütmenin, değirmenlerde öğütmenin vaktidir..İçindeki küçük kızın elleri kayar ellerinden, gidersin, bütün aşklar yüreğinde, ayakların geri geri…bi rumeli havası tutturursun, saat sabaha karşı 3’tür. o gün işte..ölürsün sanki, ilk öldüğün gün, o gündür… Aylardan Ekim’dir. Bi sandalye kadardır uzayda kapladığın alan, dört top olmuşsundur. Karnındadır tüm dünyanın sancısı..Vedalaşırsın, içinle, bi sabah uyanırsın..sende hiç “iç” kalmamıştır..

Zaman gelir zaman geçer sonra, küllerinden yeniden doğman gereklidir, Ajda’dan “yeniden başlasın” la ama bu kez yarım kalmasın diye, kalbinin aklıyla, daha korkusuz, daha bilerek,…Hatta “bitti” dersin, buraya kadarmış, unuttum bile, avutursun kendini, en kötü sigaraya yeniden başlarsın, bol bol alışveriş yapar, çantanı kapıp sıkça seyahat edersin..kimseye içten gülemezsin çünkü derinden dinleyemezsin bir süre..nereye bastığını, nerede yürüdüğünü anlamazsın..günler akar geçer…bir bakmışsın yeni bir film için, başka bir sinema salonunda, belki daha boyutlu bir perdenin önünde, iki koltukta yanyana oturmuşsun….. Belki o zaman..Umarım..Google’a eklersin “elimden bir şey gelir mi” nin yanıtını.. Hatta “şansımı denemek istiyorum” butonundan”elimden yaşamak gelir” çıkar..Kim bilir…

 Nisan-Mayıs’08

Silverland

 
Yorum yapın

Yazan: 05/02/2013 in Muzik

 

Etiketler: , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , ,

Bülent Ortaçgil Kadın Sesi Değmiş Şarkılar

Kaynak: https://twitter.com/ceylan_ertem
13-15’li yaşlarımda gitar çalarken elimde ajanda ile gittiğim Bülent Ortaçgil konserlerini hatırlarım. Gitar akoru satılan alabileceğimiz ya da google’da aratacağımız bir dönem olmadığından, önlerde bir yere oturur, çaldığı şarkılarda bastığı akorlara bakıp, elimdeki ajandaya not almaya çalışırdım. Akşam koşarak eve gelir, henüz çalamadığım şarkılarını not aldığım tablardan çıkarmaya çalışırdım.

Yıllar geçti lisede iletişim okamaya ardından da gazetecilik süreci başlayıp, fotoğraf makinesi boynumuzda yaşama geçince, ben bu kez konserlerde nota hırsızlığı yerine, görüntü hırsızlığı yapar oldum. Tele objektif ile siyah beyaz film taktığım makinemle, Ortaçgil fotoğrafları çeker, akşam da evdeki karanlık odada siyah beyaz fotoğraflarını basardım. Annem ya; kulakları çınlasın, karanlık odada bana yardım ederken, hep sakallı bir adamın fotoğrafını bastı 🙂

Neyse ilişkinin başlarından da bahsettikten sonra düne geleyim. Dün benim için Bülent Ortaçgil dolu bir gün oldu. Odaya gelen kargocunun verdiği paketi açtım. Bir kutu, içinde çok hoş bir resim ve bir not ile karşılaştım. Erken gelen yeni yıl hediyesinin müjdecisi olan notun altında, almayı çok istediğim bir müzik çalar vardı. Düğmesine bastım ve Ortaçgil’in söylediği en sevdiğim Teoman şarkılarından biri çalmaya başladı. “Kimin kimin bu sessiz eller, mor halkalı yaralı gözler, kıyılarıma vuran sen misin” diye.. O an ki hisleri kelimelerle tarif etmek zor… telefonda da edemedim galiba. çok mutlu oldum.

konser
Elimde hediyemle eve geldim. içindeki diğer şarkıları dinlerken, internette “Yılın en büyük internet konseri” diye bir yazı gördüm. Meğer Bülent Ortaçgil, “Kadın Sesi Değmiş Şarkılar” ismiyle Birsen Tezer, Jehan Barbur, Ceylan Ertem ile birlikte konser veriyor ve bu da internetten canlı olarak yayınlanıyormuş. http://www.muzikicinefes.com ve http://www.fizy.com sayesinde ilk kez internetten canlı olarak bir konser izledim hem de en sevdiğim sanatçıların. O an internetin başında olanlar dinlesin diye facebook ve twitter’da duyurular yaptım. umarım etkili olmuştur. Bu çok keyifli bir konseri, evde ayaklarımı uzatarak dinleme imkanı yaratan dostlardan son bir rica lütfen konseri http://www.youtube.com/user/muzikicinefes?feature=watch şuradan paylaşın ki kaçıranlar üzülmesin…

Bülent Ortaçgil – Teoman / Sessiz Eller

– Emin

 

Etiketler: , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , ,

Perry Como-Magic Moments

Kaynak : musicweb-international.com

Artık ‘Çalan bu şarkının ismi neydi?” diye de düşündürmeyecek bu akıllı cep telefonları bize.
Geçen gün diardi ile sohbetini yaptığımız gibi aslında teknolojinin nimetlerinden mi yararlanıyoruz yoksa doktorların söylediği gibi alzeimer a davetiye mi çıkarıyoruz? Telefon rehberimizdeki kaç kişinin numarasını ezbere biliyoruz, bundan 10 sene önce kaç kişininkini biliyorduk?

En son blogdaşımız ateşteakrep ile sohbetini etmiştik (bu arada nerde o 🙂 dinlediğimiz bir şarkının ismini hatırlamıyoruz bazen. Onun ile ilgili akıllı telefonlar çeşitli programlar geliştirmişler. pek çok program ve yöntem var ancak en popüler ve ücretsiz olanı iphone ve android telefonlar için SoundHound uygulaması. Her hangi bir müzik çalarken programı çalıştırıp şarkıyı dinletiyorsunuz. Uygulama size hangi parça olduğunu kimin söylediğini, youtube linkini hatta anında satın alabilmeniz için link bile getiriyor.

Dün akşam da yemek yaparken çalan bu şarkıyı hatırlamak için bu programı kullandık. Bugün de buradan hem şarkıyı hatırlatalım hem de Perry Como’ya saygılar sunalım istedik…

— Emin

 

Etiketler: , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , ,

Cocoon – Chupee

Bugün bir yerde denk geldi. Cocoon’un Chupee şarkısı. Şarkının güzel bir ezgisi var ama color correction ile retro efecti verdikleri kliplerini ölü hayvan derisi kostümleriyle çekmeselermiş daha güzel olurmuş.

Google a sordum kim bu grup diye; isimlerini Fransız bir ruj firmasından almışlar. 20’li yaşlardaki Mark Daumail ve Morgane Imbeaud’tan oluşan grup tek parçalık bir tanıtım albümünden sonra 2007 yılında “My Friends All Died In A Plane Crash” (Tüm Arkadaşlarım Bir Uçak Kazasında Öldü) albümü çıkarmışlar ve ondan sonra da biraz daha popüler olmuşlar.

Bisikletle uzun yolda ya da gün ortasında dinlendiğinde hoş bir ezgi barındıran grubunun bu şarkısının dışında kendileri hakkında pek bir bilgim yok. Dinleyince onları da paylaşırım.

Bir de akustik versiyonunu buldum. O da oldukça keyifli

— Emin

 
Yorum yapın

Yazan: 26/06/2012 in Akustik, Muzik, Pop

 

Etiketler: , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , ,

Fuat Güner – Yağmur Ol Da Gel

Fuat Güner – Yağmur Ol Da Gel

Günlerdir aklımda, bir türlü paylaşamadım. Fuat Güner’in Project çalışmasına bakarken birden aklıma geldi. 95’lerde “Sakın Gelme” diyen Fuat Güner, 4 yıl sonra karar değiştirmiş, “yağmur ol da gel, yeter ki gel’ diyor..
Özlemişim. gözlerimi kapayıp dinledim ve paylaşayım istedim.

Nakaratlarında,

Sevgiyi aramaktan
Yoruldum beklemekten
Yağmur ol da gel
Daha tam ıslanmadım
Sel olup da gel

Korkarım zaman kısa
Bu gidiş çok hızlı
Yol olup da gel
Daha tam uyanmadım
Sabah ol da gel
Güneşle gel, yeter ki gel…

diye Aziz Fuat Güner dinlerken, youtube yine yapacağını yaptı.
Google’ın bunu mu demek istediniz huyunu bir o kadar sevmişken,
Youtube’un Suggestions özelliğinden de bir o kadar hoşlanır oldum.
Bu şarkının üzerine MFÖ’nün F’si (Aziz) Fuat Güner’in sesinden
alttaki şarkıyı dinlemek de tuz ve biber oldu.

Fuat Güner – Vurgun Yedim

aşkta böyle
derinlere inmeseydim
sevenlerden başka türlü sevmeseydim
tapar gibi
yüzüne yüz sürmeseydim
geceleri yollarına düşmeseydim
vurgun yedim
bu sevdadan vurgun yedim

haram edip
uykuları bölmeseydim
ihaneti hoşgörürdüm bilmeseydim
hain değil
zalim değil, vicdansızsın
taş yürekli olduğunu bilemedim
vurgun yedim
bu sevdadan vurgun yedim

Peki, bu iki şarkıyla ilgili iki A4 yazı yazabilecekken, bu budur, alın bu linki, alın bu da sözleri demek neden?
Buzdağının görünen kısmıyla ilgili cümleler burada, gerisi ben de saklı.
MFÖ ve Bize çektirdikleri derken de buna benzer bir dil vardı sanırım.
Bu Pazar geceleri ne oluyor bana?

– Emin

 
 

Etiketler: , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , ,