Yaşı 80’in üzerindeydi ama hala hayattaki en kıymetli varlıkların başında kadınlar geliyordu. Kadınları her zaman sevdi. Kadınlar içinde büyümüş olmanın etkisi her halde, her zaman kadınları daha iyi anlattı. Müzikten, sanattan, hayattan keyif almaktan asla vazgeçmedi. Shakira’nın hem sesine, hem dansına hem de ruhuna hayrandı. Sokakları kaplayan sarı çiçekler bu kez Marquez için yağsın gökten…
Diardi
Kahvaltının mutlulukla ilgisi ne kadarsa, Paris’in de aşkla ilgisi bir o kadar..
Kendini “dünyanın çocuğu” olarak ifade eden Indila, Hintçe, Arapça ve Fransızca
söylüyor şarkılarını..Şu arabesk gırtlağın yakıp kavurduğu tınılara, Fransızca şahane yakışıyor..
Geçtiğimiz yııln en baba şarkılarından Derniere Danse’nin bu dinleyeceğiniz versiyonu, Arabik tınılı Fransız chansonu tadı vermekle birlikte “Son Dans” anlamına geldiğinden, Paris’te Son Tango’yu da anımsatıyor. Üstüne bir de “Ah benim tatlı ızdırabım, kendimi Paris’te terkediyorum” sözlerinin çarpıcılığıyla “Arkadaş, Paris’in gerçekten aşk ile bir ilgisi var” dedirtiyor….
‘Hayır’ diyebilmek için; sığlığın saldırısını durdurabilmek için; iyiliğe ve güzelliğe ayna olabilmek için; edilgen bir seyirci olmamak için; yaşamın bana verdiklerine bir küçük teşekkür için; kendime saygı duyabilmek için; şiir yerine koyabileceğim başka bir becerim olmadığı için; ekmeğin ve aşkın eksiğini tamamlamak için; ölümü hak edebilmek için… tüm bunlar sonsuz sayıda çoğaltılabilir, ama hiçbirisi de tek başına ‘niçin şiir’ sorusunun yanıtını vermeye yetmez. daha akılcı, daha kapsayıcı şöyle bir açıklama yapılabilir sanıyorum: içimdeki duyguya nesnel bir karşılık yaratabilmek için… çünkü dışımdaki dünya bunu vermekten çok uzak.”
Şükrü ERBAŞ
Soru: Yıldızların ülkesi var mıdır Edip? Dicle aktığı toprakları seçer mi?
R. Şafak Başgan’ın 1963 İstanbul özlemi gibi bazen benim de müzikte 60’lı yıllar özlemlerim oluyor.
Günün şarkısı bu aralar radyolarda da çok çalmaya başlanan Petula Clark’tan Downtown..
O yıl ne olmuşsa olsun, şu yandaki tırtılların evin önündeki parkta sıra olduğunu görmek başlangıçtı bana..Ardarda hapşırıkların, göz kızarmalarının, alerji krizlerinin…Bahar dallarının, yeşile dönmenin..Hayatın canlanışının işte ya…Uzun yürüyüşlerin, kıyılarda yalın ayak gezinmenin, çimlere basmanın, çiçek kokusunun hoşgelişi, uzuun bir kışın ardından hapşıra tıksıra da olsa kendine gelmenin neşesi….”Ah tırtıllar sıraya girmiş, leylaklar açmış miss” tamamdır artık derdim..Bu yıl, tırtılları günler sonra farkettim desem..Ne gündemmiş ne memleketmiş..Neymiş? Kediymiş o kedi.. Uzatasım yok, konuşasım hiç.. Yine de, depresyona girme hakkımız olmadığını düşünenlerdenim..O nedenle bu yıl madem böyle gözümden kaçtı bahar, bütüüün yıla yayılsın o zaman istiyorum…Biz umudumuzu yitirmediğimiz sürece bahar olsun diliyorum..Tabi ki biz “iyi” olduğumuz için olsun hep bahar umuyorum..İnsanlık baharı..En yakışanından…