RSS

Aylık arşivler: Haziran 2014

Evimdeymiş gibi..

caretta_Large

The Cure’dan da iyiydi ama..Adele’in yanık senine daha bir yakışmış..Adele annesine gönderdi şarkıyı..Bizden de “evimizde” hissettirenlere gelsin..

“Whenever I’m alone with you 

You make me feel like I am home again…”

(Ne zaman seninle başbaşa kalsam…Bana yeniden evimdeymiş gibi hissettiriyorsun!)

 

@Silverland

 

 

Etiketler: , , , , , , , , ,

Körler Toplumunda Bir Çift Gören Göz

 

blog foto

Bir toplum düşünün; yöneten, yönetilen, çalışan, büyüyen, evlenen, anne ya da baba olan, kısacası yaşayan herkesin kör olduğu. Gerçek anlamda değil ama… Yani fiziksel olarak… Her birinin gözlerinde birer göz bağı olduğunu, herkesin bildiği tek rengin siyah olduğu bir toplum[1]. İşte bu toplum içerisinde gözleri gören bir birey olarak hayata adım attığınızı, göz bağı takmadığınızı düşünün. Maviyi, sarıyı, kırmızıyı, moru hatta beyazı tanıyan bir birey, belki de beyaza aşık bir birey. İşte bu halinizle, siyah bir toplumda aşkınızı yaşayabilir misiniz? Ya da herhangi birine beyazı anlatabilir misiniz? Cevabı basit, anlatamazsınız. O toplum içerisinde bilinen, kabul edilen tek renk siyah iken birey beyaza olan aşkını anlatırsa ya dışlanır ya da atılır. Yani siyah toplum kendisi gibi olmadığınız için sizi yargılar, evcilleştirmek için çabalar ve başaramadığı son noktada ise sizi ötekileştirir.

İnsan, tüm çağlar pek çok toplumun parçası olmuş ve bütün bu toplumlar içerisinde kendisine yüklenen zorunlu aidiyetleri ile doğumuyla getirdiği doğal aidiyetleri arasında sıkışıp kalmıştır. Bu sıkışıklığın sonucunda da ya özgür fakat dışlanmış bir birey olarak ya da itaat eden, sorgulamayan, toplumun bir parçası olarak hayatına devam etmeyi seçmiştir. Demokratik ya da monarşik, her ne şekilde olursa olsun bir zümre tarafından yönetilen ve evcilleştirmiş kişilerin oluşturulduğu toplumlarda özgür bir birey olmak arasında hiçbir fark yoktur. Ya körmüş gibi davranıp toplum tarafından korunur bir yapının parçası olursunuz ya da renkleri haykırıp toplumdan dışlanır ancak özgür ve doğal olarak yaşadığının bilincinde olan bir birey olursunuz. Seçim her ne kadar baskı altında görünse de insanın iradesinde ve özgürlük adına göze alabileceği risklerde gizlidir.

[1] Lens, Siegfried – Göz Bağı, Öteki Yayınları 1998

 

Geçimsiz

 

 

 

 
Yorum yapın

Yazan: 12/06/2014 in Muzik

 

Pazartesi diye mi?

who_will_take_my_heart__by_hanura-d3fn0io

“‘Sabaha karşı karşına çıkan bir yabancıya güven, o yabancı belki seni kalbinin yerlisi yapar.’  Eski defterlerinden birinde kendisine yazdığı notlardan biriydi bu, kim bilir ne zaman karalanmış bu notu unutup gitmiş, nice sonra bulduğundaysa yüreğini ışıtmıştı bu cümle. Kimi unutkanlıklar, insanın kendisine verdiği habersiz armağanlar gibi sahibine geri dönerdi bazen. Günü kurtarırdı. Yaşamın içinde kıstırıldığını sandığın hangi günse, işte onu.”  Murat Mungan’ın “Kibrit Çöpleri” adlı kitabından alıntıdır. Bu satırları okuduğumda “Gece, Melek ve Bizim Çocuklar”  adlı filmin müziği aklıma geliyor. İsyanım büyüyor. Kalbimin yerlisi kim? İnsanın kendine yabancılaşarak kaybolması mı ve kendini bulduğunu sanması mı?  Günümü, günlerimi kurtaracak olan ne? İsyanım kime? Çığlığım çok sessiz bugün…  Pazartesi diye mi?

Destina…!

 

 

 
Yorum yapın

Yazan: 09/06/2014 in Muzik

 

Onu sen büyüt de söğüt boyunca…

Ali_Ismail_Korkmaz_babasi-1

Ne güzel çocukmuşsun, yaşın 19..Finaller bitecekti, o kıza açılacaktın..Hayat akıp gidecekti..Aramıza karışmaya, hayal kırıklığına, vazgeçmeye çok vardı oysa daha..

Ali İsmail’in annesi Emel Korkmaz;
– Herkes ‘oğlun kahraman oldu’ diyor. Olmasaydı keşke. Çok gençti oğlum. Genç bile değil çocuktu.
– Bir kız varmış beğendiği. Arkadaşlarına “Finaller bitince açılacağım” demiş. Finalleri bitiremedi yavrum. O kıza da açılamadı. Bazen merak ediyorum o kızı.

http://www.hurriyet.com.tr/gundem/25673413.asp

http://www.dailymotion.com/video/x114okm_sezen-aksu-ali_music

 
Yorum yapın

Yazan: 03/06/2014 in Muzik

 

MUTLULUK

BAZEN MUTLULUK; arkadaşınızın ailesinden alınan eski bir çekyat ve iki berjerle kurulan yeni bir ev, ‘kör olsun, topal olsun, bakıma muhtaç olsun’ denilip alınan iki kedi, soğuk kış günlerinde ödül parasıyla alınan kalorifer yakıtı, banka kartı bonusları biriktirilip alınan ve birlikte sayfaları çevirilip okunan bir kitap, 30 yıldır eskimeyen koltuklar, aynı koltukta sızıp kalma, eve alınan her yeni eşya, birlikte gidilen tatiller, evde yapılan sıcak ekmekli yumurtalı pazar kahvaltısı, güzel dostlar, güzel kitaplar,ekiple yapılan sohbetler, birlikte içilen sangrialar, margaritalar, soğuk kış gününde ısıtılan soğuk ayaklar, düşmeyen ateşleri ölçmek için ‘acaba yanlış mı ölçtü’ denilenek alınan ikinci derece, yüksek sesle şarkı söylenince panik yapan kedi, pespembe patiler, kırmızı burunlar, dostlarla içilen çaylar, soğuktan titreyip evinize gelen arkadaşınıza yapılan bir tas çorba ve üzerine örttüğünüz battaniye, bir metrekareden hallice balkonda yetiştirilen rengarenk sardunyalar, uzayan günler, eşit gece ve gündüzler, bir sandıktan çıkan 256 papatya, çöpe atılmaktan son anda kurtulan çilekli pasta, yılbaşı gecesi kağıda yazılan ‘Huzur, aşk, sağlık’ dilekleri, evde hiç bitmeyen yazın kiraz kışın kestanedir, anlamını kimsenin bilmediği iki hecedir, ‘Juju’dur.

314_26243772283_5253_n

BAZEN DE YALNIZCA, birlikte olduğunuz, birlikte büyüyüp birlikte yaşlandığınız için Tanrı’ya binlerce kez şükrettiğiniz bir sevgili, bir eştir. Mutluluklarımın kaynağı, her fotoğrafımız, Nazım Hikmet’in Abidin Dino’ya “Sen mutluluğun resmini yapabilir misin Abidin” dizelerine cevap olan sevgilim, iyi ki doğmuşsun, iyi ki varsın, iyi ki benimlesin. Günlerim hep seninle uzamaya devam etsin. Çok JUJU…

61213_438366843686_4617856_n