RSS

Etiket arşivi: Çocuk

Söylemesem olmaz…

Televizyonda sucuk reklamı gördüğümde bile sinir olurum ben. Görüp de yiyemeyecek olan, canı çeken çocuklar gelir aklıma. O yüzden de böyle özel günlerden de pek hoşlanmam aslında. Gidip de sarılamayanlar var, ötesi var mı! Ama yazmasam olmaz diye düşündüm. Söylemesem olmaz. Şanslıyım, bizde bağıra bağıra söylenir herkese sevdiğiniz ya, anısı kalsın istedim sanırım bir de.
Geçen gün ablamla konuşuyorduk, her kim ki bir ruhsal probleme sahip mutlaka dönüp bir annesine, annesi ile ilişkilerine bakması gerekiyor. Oradaki sorunu bulup çözdükten sonra her kişisel sorun için bir çözüm üretilebiliyor. O yüzden boşuna demiyor psikologlar, “Lütfen yatın ve bana biraz çocukluğunuzdan bahsedin…”
Üniversite yıllarım anne-çocuk ilişkisi için çok öğretici olmuş, şimdi dönüp baktığımda anlıyorum… Hovardalığım yüzünden paramın erkenpenguin
su çektiği, bankamatik başında kıvrandığım, telefonda çaktırmayacağım diye tek ayak üstünde on taklalar attığım bir gün annem tabii ki çöt diye durumu anlatı ve “Ben seni doğururken, hayatın boyunca neye ihtiyacın olacağını ve tüm ihtiyaçlarını karşılayacağımı hesapladım ve seni öyle dünyaya getirdim. O yüzden bana her zaman neye ihtiyacın olursa olsun söyle!” Hayatta yediğim en güzel fırçaydı! Ve asla aklımdan çıkarmama izin vermediği bir sözü daha vardır: “Hayatta, sana kızacağım en kötü şeyi yapmış olsan da, gelip benim kapımı çalacaksın. Dünyayı karşıma alırım ama seni kimsenin kırmasına izin vermem!” Hakikaten de hiçbir zaman izin vermedi, iyi ki…
Annenizle ilişkiniz nasıl(dı) ya da benim kadar şanslı mısınız bilmiyorum. Umarım öylesinizdir. Bir yerde okumuştum, “Ölümler en çok, ona söylenmeden/söyleyemeden kalan sözler nedeni ile acı verirler insana” diye… Eğer şansınız varsa, hiç durmayın. Aranızda her ne olmuş olursa olsun fark etmez. Boynuna sarılın, göğsünüze başınızı koyun ve onu çok sevdiğinizi söyleyin. Bunu fiziksel olarak yapmanız da şart değil. O sizi zaten duyar her nerede olursa olsun. 
Annem, içimin gülen yüzü, iyi ki varsın. Seni çok seviyorum!
Diardi
 
Yorum yapın

Yazan: 10/05/2014 in Muzik

 

Etiketler: , , , , , , , , , , ,

iyimser, geniş, dingin ve turuncu

Gündeminin hızına yetişemediğimiz yalnız ve güzel ülkemiz..Şeytan size de diyor mu bazen, al çantanı çık git, pencerebakma arkana..Ama işte insanın öbür yanı..
Kişisel olarak kirlenebilir insan..Zaman zaman lazım da belki. Peki, etrafa saçmadan, pisliğe batmadan yaşamak..Evliya olmaktan bahsetmiyorum ya..Sade,basit, kendi halindeliği söylüyorum..Bu kadar mı zor? Ne ara bu hale geldi dünya, ne ara düştük bu çukura? Bu kabullenişi nereden öğrendik peki?  Düşünüp içinden çıkamadığımda, önce bir kendimizi temizleyelim azizim diyorum..Bir hesaplaşalım,bir tatlı huzur bulalım önce içimizde..Pencerenin önünde dur bakalım biraz..İçerisi güvenli, bir izle bakalım..Ama her an çantayı alıp çıkacak gibi.
İşte bu düz ovada, bozkırda, ömrümün yaşanabilir halini ancak bu kadar uzatabilirim,bu kadar yetebilirim biliyorum..

Ömrümü Böyle Uzatıyorum

ağaçları suluyorum durmadan

ışığın ve rüzgarın peşinde
uzun yürüyüşlere çıkıyorum.
yerimi çocuklara veriyorum
parklarda ve otobüslerde
çocukları büyüklerden çok seviyorum.
bir genç kızın halka halka gülüşü
duvar diplerinde soluklanan ihtiyar.
aynı hazzı veriyor aynı yalınlıkla
gökyüzünü biçimleyen bulutlar.

eğiliyorum toprak, eğiliyorum sular
bir kıyısız zamana kanat vuruyor
üzerimden uçan bütün kuşlar.
dört mevsim bire indi uzaya uzaya
iyimser, geniş, dingin ve turuncu.
kimseleri kıskanmıyorum artık
kimselere gücenmiyorum
gerilerde kaldı, çok gerilerde
hayatın yüreğime verdiği acı
ışıklı vitrinlerin gövdemdeki kırbacı.

yeni bir gülümseme edindim yüzüme
bozkır sabrında ve tenime yakışan.
insanların çevremde açtığı yalnızlığı
yine onlarla doldurmak için
güneşle birlikte çıkıp yataklardan
ayışığı ile dönüyorum evlere
azalan ömrümü böyle uzatıyorum.

1993

Şükrü Erbaş

 
Yorum yapın

Yazan: 20/12/2013 in Muzik

 

Etiketler: , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , ,

Nedenini buldum!

Basın danışmanlığı, mesleğe muhabir olarak başlarken hiiiiç aklınızda olmayan bir şeydir. Ancak anneleriniz, ablalarınız dualarının arasına minik bir cümle olarak karıştırır “İlerde şöyle güzel bi şirkette basın danışmanı olsun. Ayağı sıcak, başı serin piti piti işini yapsın kurumsal kurumsal…”

Ama zaman geçer, şartların ne halt olduğunu adlı adınca görürsünüz, sokakta sürünmekten ananız ağlar, vücudunuz error vermeye başlar ve o zaman yavaş yavaş sıcak ortamların da gazetecilik mesleği içinde olduğunu hatırlamaya başlarsınız. Önce ilk hedef yazı işleri olur. Şöyle bi editörlük bir şey kapatsam kıyıdan kıyıdanlarla başlayan iç macera, yazı işleri müdürlüğü ve benzeri uğraşılarla birkaç sene daha devam eder. Ama onun da bir gak dedirttiği nokta gelir elbet. Artık sokak soğuğunu unutmuş olsanız da içerinin stresi kemiklerinizi sızlatmaktadır. Acaba ufaktan bir basın danışmanlığı-…

Diye aklınızdan geçirmeye başladıysanız, zaten bir yola girmişsinizdir. Gerçi elbet gereken tecrübe, çevre, tanıma ve tanınırlık, herkesle uyumlu çalşabilecek kadar sinirlerini aldırmış olma hali de herkeste bulunabilen nimetler değildir aslında. Ama bir şekilde kapağı basın danışmanlığına attığınızda bir an, mutlaka bir kişi döner size ve “Artık gazeteci değilsin, olmayacaksın bundan sonra, farkında mısın!” romantik repliğini atar!

Benimse bu repliğe verdiğim bir tek yanıt vardır: Evet, mesleki tanımlama kelimesi olarak muhabir successolmayacağım. Ama kendi deyimimle artık kendi kurumumun muhabiri olacağım. Artık “bir tek çocuk işini daha şevkle yapar mı acaba haberinin gazetelerde yayınlandığını görünce ya da bir akademisyenin desteği moral olarak bile artar mı yaptığım haberle” diyerek çalışacağım.

Bugün beni gülümseten şey da tam böyle bir şey. 3 sene önce mezuniyetinde, farkında bile olmadan, annesiyle, hocasıyla, arkadaşlarıyla boy boy fotoğraflarını çektiğim bir öğrenci, Dubai’den selam getirdi. Ünlüüü bir oteller zincirinin bilmem ne müdürü olmuş. “Şu okulda geçirdiğim 2 sene benim için o kadar değerli ki” dedi, başka şey demedi.

Çırptığınız kanadın rüzgarı birilerinin başka limanlara varmasına vesile olur, haberiniz olmaz bile.
Ama bir gün mutlaka gülümsemesi gelir sizi bulur.

Diardi

 
Yorum yapın

Yazan: 01/10/2013 in Muzik

 

Etiketler: , , , , , , , , , , , , , ,

Yolun açık olsun…

Kimileri hiç sevmez yeniden başlamayı, sıfırlamayı.

Eli ayağına dolaşır ya da korkar başına geleceklerden.

Kimileri içinse “yenilenmektir” yeniden başlamak.

Mesleğinin on yıllarının ardından akademik kariyere başlamak,

40’ından sonra bisiklete binmeyi öğrenmek,

Çocuğun kocaman olmuşken yeni bir bebeğe can vermek,

Kıta değiştirmek,

Hiç tanımadığın bir şehrin meydanında kollarını havaya kaldırıp “Hoş bulduk!” demek…

Kolay değildir elbet tüm riskleri ile baş etmek, cesaret ister.

 

Ayrılık nedenimiz bundan olsun,

Fotoğraf: Hürol Dağdelen

Fotoğraf: Hürol Dağdelen

Yolun açık olsun…

 

Dairdi

 
Yorum yapın

Yazan: 10/05/2013 in Muzik

 

Etiketler: , , , , , , , , , , , , , , ,

21.12.12 ya da ne dilediğine dikkat et!

Ne olurdu Tanrı içimezden biri olsaydı, inanır mıydın ona gerçekten ya da ister miydin inanmak?
Ya selam vermediğin komşunsa, otobüsteki o serseri ya da bir başkası..
Söyleyecek bir şeyin var mı gerçekten? Bir şey istemek ya da isyan etmek dışında…

Diardi

Farkında Olmalı İnsan

Farkında olmalı insan…
Kendisinin, hayatın olayların, gidişatın farkında olmalı.
Farkı fark etmeli, fark ettiğini de fark ettirmemeli bazen…
Bir damlacık sudan nasıl yaratıldığını
fark etmeli.
Anne karnına sığarken dünyaya neden sığmadığını
ve en sonunda bir metre karelik yere nasıl sığmak zorunda kalacağını
fark etmeli.
Şu çok geniş görünen dünyanın, ahirete nispetle anne karnı gibi olduğunu
fark etmeli.
Henüz bebekken ‘dünya benim!’ dercesine avuçlarının sımsıkı kapalı olduğunu,
ölürken de aynı avuçların ‘her şeyi bırakıp gidiyorum işte!’ dercesine apaçık kaldığını
fark etmeli.
ve kefenin cebinin bulunmadığını fark etmeli.
Baskın yeteneğini fark etmeli sonra.
Azrail’in her an sürpriz yapabileceğini,
nasıl yaşarsa öyle öleceğini
fark etmeli insan
Ve ölmeden evvel ölebilmeli.
Hayvanların yolda kaldırımda çöplükte
ama kendisinin güzel hazırlanmış mükellef bir sofrada yemek yediğini
fark etmeli.
Eşref-i mahlukat (yaratılmışların en güzeli) olduğunu fark etmeli
ve ona göre yaşamalı.
Gülün hemen dibindeki dikeni, dikenin hemen yanı başındaki gülü
fark etmeli.
Evinde 4 kedi 2 köpek beslediği halde
çocuk sahibi olmaktan korkmanın mantıksızlığını
fark etmeli.
Eşine ‘seni çok seviyorum!’ demenin mutluluk yolundaki müthiş gücünü
fark etmeli.
Dolabında asılı 25 gömleğinin sadece üçünü giydiğini,
ama arka sokaktaki komşusunun o beğenilmeyen gömleklere muhtaç olduğunu
fark etmeli.
Zenginliğin ve bereketin,
sofradayken önünde biriken ekmek kırıntılarını yemekte gizlendiğini
fark etmeli.
Fark etmeli.
ömür dediğin üç gündür,
dün geldi geçti yarın meçhuldür,
o halde ömür dediğin bir gündür,
o da bugündür.

Can YÜCEL

 
Yorum yapın

Yazan: 21/12/2012 in Muzik

 

Etiketler: , , , , , , , , , , , , , , , ,

Muse – Madness

 

Özellikle Radiohead, Nirvana severler tarafından kucaklanması en kolay ve normal gruplardan biri olan Muse, son yıllarda altyapısını en beğendiğim müzik topluluklarından biri. İlk kulağınıza çalındığında ne olduğuna karar vermek için sadece 5 dakika beklediğiniz, solistin ses rengi ve müziğin alt yapısı ile zenginlik ve derinliğini hemen gösteren bir grup aslında bir yandan bana nostaljik gelen tarzı ile beğeni topluyor.

1994 yılında Matthew Bellamy, Chris Wolstenholme ve Dominic Howard tarafından İngiltere’de kurulan grup bu güne kadar Showbiz, Origin of Symmetry, Absolution,Black Holes and Revelations, The Resistance albümlerine imza attı ve pek çok ödül kazandı. Bir dönem dağıldıkları söylentileri ile karşılaşan grubun 1 Ekim’de piyasaya sürülen The 2nd Law albümü ise mutlaka dinlenmeli.

 

— diardi

 
 

Etiketler: , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , ,

Sezen Aksu – Hala haber bekliyorum senden

Sezen Aksu – Hala haber bekliyorum senden

Özlemek; dostluktandır.

Hala haber beklemek, gittiği yerden bi selam dilemek.

Hatta şarkılara satır arası etmek özlemini..

Ne zaman dinlesem bu şarkıyı, şifa duası etmiş gibi, duvarları yıkmış gibi hissetmem de bundan…

Halbuki çocuğum da yok 🙂 Ama büyütmüşüz de hani onları,,herkes yerinde rahatmış da ..tek derdimiz uzaktan birbirimizi özlemekmiş gibi hani..Bu şarkı hakkaten bir dostluk sal’ası..

Bu şarkı, sürekli biryerlerden ve birşeylerden haber aldığımız i-haberleşme çağında …haber alamadığı halde bekleyenlere gelsin…Hatta tamam, hepimize gelsin..Nasılsa aynı deryaya doğru bu seyir..Bir de bizden hepimizin ruhuna bir şifa duası gitsin…

— silverland

 
 

Etiketler: , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , ,