Günlerim bugünlerde gazetecilerle röportaj yaparak geçiyor. Onlara soruyorum, “Mesleğinizi yaparken en çok ne zaman zorlandınız?” ya da “Yapabilmek için neleri feda ediyorsunuz?” diye. Cevaplar muhtelif. Halkın haber alma özgürlüğünü korumak adına işsiz kalma tehlikesi ile girdikleri mücadeleyi, mobingleri, maruz kalmaları, mağdur olmaları konuşuyoruz uzun uzun. Acı kelimeler var, adı geçmeyecek olsa anlatılamayacak hikayeler. Ben tam da bunlarla boğuşurken patladı Ankara’da iki bomba art arda. Resmi rakamlar bir yana, bizden, onlardan, partili ya da çocuk… nefesimiz kesilirken Ankara’da fotomuhabirlik yapan bir arkadaşımın haberi geldi. 20 metre yakınında patlamış bomba ve sarsıntısı ile düştüğü yerden kalkıp fotoğraf çekmeye devam etmiş. Artık daha fazla ne denilebilir ki.
Sosyal medyada uzman psikologlarca “Travma Yaşayan Bireylere Nasıl Destek Oluruz?” yazıları paylaşılıyor. Bir Adli Tıp uzmanının, patlamanın ardından sadece insanlara değil, tüm canlılara ne olduğu/olacağı bilgileri… Travma yaşamayanımız kaldı mı? Canı yanmayanımız, depresyona girmeyenimiz? Hala umuttan bahsedebilenimiz, “mutluyum” diyebilenimiz…
Bugün tepeden tırnağa herkes yaralı.
Bugün kara.
Benim canım Ankara’mda, ülkemde bugün hayat kapkara.
Yarın da öyle olacak, ertesi gün de.
Veysel’in yeşil gözleri gitmiyor gözlerimin önünden.
Diardi